Öğretim Görevlisi, öğrencilerine yatağa mahkum bir hastasını anlatıyor:
Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor.
Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor.
Zaman, yer ya da kişi kavramı yok.
Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba sarf ediyor, ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor.
Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor.
Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor.
Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.
Bu hastanın bakımını üstlenir miydiniz ?
Öğrencilerin çoğunluğu bunun çok zor olduğunu, yapamayacaklarını*söylerler.
Öğretim Görevlisi ise, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler*şaşırırlar.
Daha sonra Öğretim Görevlisi hastanın bir fotoğrafını öğrencilere gösterir.
Fotoğraftaki Öğretim Görevlisinin altı aylık kızıdır.