Bir bakış ve sonra birbirine tutsak yürekler. Yaşı belki 16 ya da 17 daha. Ne sevdayı bilir nede aşkı küçücük yüreği. Akıl ve yürek ayrılır birbirinden. Tutamaz ki elleriyle yüreğini.
Ah o gözleri. Ne de güzel bakmıştır gözleriyle. Çocukluktan delikanlılığa geçiştir o an yaşadıkları.. Kenetlenir onun yüreğine. Gecesi gündüzü olur sevdası. Ne sevda ama. Tertemiz saf bir su gibidir onun bakışları. Bir tatlı gülümseme yerleşir dudaklarına. Hiç bukadar gülmemiştir yürekten ve içten, kahkahalarla.
Ve o bakışlkar sürükler onu bilmediği diyarlara. Belki bilmez ilk zaman sebebini ona her bakışında kalbi yerinden çıkacakmış gibi olur.
Gözlerini her kapattığında onun o güzel gözleri gelir aklına. Ve onu her görüşünde. O delicesine çarpan kalbi, kaynayan deli kanı damarlarından fışkıracak gibi olurda kızartır o beyaz yüzünü.
Ve unutturur kendini. Aşkı tadmıştır bir kere, kaçacak yeri yoktur artık. O kalbindedir ya artık. Dünyanın en güzel yeri onun yanıdır. Ah bir de söyleyebilse, anlatabilse ona aşkını ama.
Amalar yer bitirir aklını. Ya aşık olduğu, tutkuyla bağlandığı gözler ona aynı sevdayla bakmazsa, bilmezse aşkını da güler geçerse.. Ne yapar ne der o zaman. ya kaybederse onu sonsuza kadar. Açamaz derdini ki kimselere. En yakın bildiği annesine bile.Dalar gider uzaklara.
Keşke , keşke bir mucize olsa da anlasa aşkını gözlerinden. Defalarca sözler verir kendine, bir sonraki gün yanına gidecek bakacaktır onu seven gözleriyle. Hiç konuşmayacaktır. Çünkü eğer seviyorsa o da biliyor ki, anlar gözleriyle ona olan sevdasını.
Ama onu her görüşünde yapamaz utanır, çekinir. Her söyleyemediği gün hançerdir kalbine saplanan. Böyle geçerken günler bir söz verir kendine . Ne olursa olsun, onu reddetse de sevdası gidecek ona ve gözleriye
SENİ SEVİYORUM diye haykıracaktır.
Sabaha kadar onu düşünür, tek bir kere kapatamaz gözlerini. O gün gün ağardığında ne güzel doğmuştur sabah. Koşarak okula gider elinde çiçeğiyle. Zil çalıpta tüm öğrenciler içeri girdiğinde, bakar ki oı yoktur gelmemiştir okula. Birinci ders, ikinci ders derken üçüncü dersin zili çalar. Öğretmen sınıfa girip de derse başladığında kapı çalınır.
Kalbi çarpar, yüzü güler o ana . O şimdi içeri girecek ve kanter içinde hocam üzür dilerim geç kaldım diytecek, yerine oturacaktır. Ve ders bittiğinde de işte o zaman hemen yanına gidecek söyleyecektir aşkını ona.
Ama o değildir kapıyı çalan. Gelen sevdasının sıra arkadaşı Aslıdır. Yüzü solgun, bitkin şekilde hocasını çağırır dışarıya. Ve söyler olanı. Ne olduğunu anlayamaz . Kalbi korkuyla çarpar. Öğretmen Aslıyla sınıfa girdiğinde anlatır ağlayan bir sesle.
Dün olmuş kaza. Okul çıkışında. O kamyon nasılda ezip geçmiş o körpecik bedeni. O anda kapanmış gözleri. Sonrasını duyamadı, anlamadı. Ne olmuştu. Yani yok muydu artık o. Nasıl olur , nasıl ölürdü. Yooo dedi içinden . Doğru olmadığını söyleyin dedi. Haykırdı. Sevdam sana söyleyemeden aşkımı nerelere gittin de bıraktın beni. Bu haykırış içinde o kalbi dayanmadı ki hastaydı zaten. Kimseler bilmiyordu kalbindeki pili ailesinden başka. Oraya yığıldı. Son nefesinde aslı geldi yanına ve son duyduğu söz aslının "o da seni çok sevdi, ama hep senin söylemeni bekledi "demesiydi. Sonra huzurla kapattı gözlerini.