Anadolu Hasreti
Nihad Ali Üçüncü'ye
Titrek sahillere güneş doğunca,
Gözlerim, görünmez dağları selamlar...
Buruşur elimde bir sarı gonca,
Ruhuma bir çamın şebnemi damlar.
İçinden bir gümüş çağlayan geçer.
Bağları gül kokan bir cihan geçer,
Şafaklar içinde karşımdan geçer
Tarlalar, çardaklar, çatlamış damlar.
Gurbet işledikçe şu uzun yıla,
Gözümün yaşında ürperir sıla,
Gönlüm dolaşırken yana yakıla,
Ovada sabahlar, dağda akşamlar.
--------------------------------------------------------------
Bir Hançer İstiyorum
Portakallar altında geçmiyor bu yıl güzüm
Gönlüm uzak bir köyün gelecek baharında.
Aylar var ki, ey tanrım, görünmez oldu yüzüm
Dört atlı yaylıların süslü aynalarında.
Dağlar önümde boy boy, güneş gözümde tel tel
At üstünde söylenen şiirler kadar güzel
Türküler yakılacak ölümler istiyorum.
Bayburt'un kalesinden sakatlar geçmez elbet
Çoruh'un sularından hastalar içmez elbet
Yiğitçe saplanacak bir hançer istiyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
Bursa'da Akşam
Bu gün de sonbahardan süzülüp doğdu akşam
Dağların yere indi koyu serin gölgesi.
Uludağ etekleri al ipekten bu akşam
Düştü yeşil ovaya kubbelerin gölgesi.
Ufuklarda bu akşam ne sis var, ne bulut var
Selvilerin içinde bir alev Emir Sultan.
İçten dualar gibi geçiyor sanki rüzgar
Bir ilahi adaya benzeyen Yıldırım'dan.
Orada ince yollar gölgeleniyor işte
Karşıdan renk içinde solgun ay görünüyor.
Güneşin son nurundan bir damlacık içmiş de
Şu karşıki kulübe bir saray görünüyor.
Gözlerine vurunca kubbelerin gölgesi
Öz cenneti gönlümle seyrettim ben bu akşam.
Göklerde ne bir nefes, ne de bir kanat sesi
Uludağ etekleri al ipekten bu akşam...
---------------------------------------------------------------------------------
Çoruh
Kızıla boyanmış koynunda sular,
Yandın mı bu gurbet elinde Çoruh?
Bayburtlu Zihnî'nin koşması mı var
Türküler söyliyen dilinde Çoruh?
Ufkunda parlayan şafak olaydım,
Denize döktüğün toprak olaydım.
Ne olur bir sarı yaprak olaydım,
Denize yollanan selinde Çoruh.
Ben burda tutamam artık gönlümü.
Boş bir çardak gibi, gel yık gönlümü,
Beni bıraksan da, yanık gönlümü.
Denize götürmek elinde Çoruh...
------------------------------------------------------------------------
Deniz Hasreti
Gözümde bir damla su deniz olup taşıyor
Çöllere kalmış gibi yanıyor, yanıyorum.
Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor
Başımdaki gökleri bir deniz sanıyorum.
Nasıl yaşacağım ey deniz senden uzak?
Yanıp sönüyor gibi gözlerimde fenerin.
Uyuyor mu limanda her gece sallanarak
Altından çivilerle çakılmış gemilerin?
Sevmiyorum suyunda yıkanmamış rüzgarı
Dalgaların gözümde tütüyor mavi, yeşil.
İçimi güldürmüyor sensiz ay ışıkları
Ufkunda yükselmeyen güneşler güneş değil.
Bir gün nehirler gibi çağlayarak derinden
Dağlardan, ormanlardan sana akacak mıyım?
Ey deniz, söyle bir gün sana bakacak mıyım
Elma bahçelerinden, fındık bahçelerinden?
--------------------------------------------------------------------------
Kim Bilir
Güneşle beraber söndüğüm akşam,
Ağlayacak hangi rüzgâr, kim bilir?
Mermer bir heykele döndüğüm akşam,
Başucumda kimler yanar, kim bilir?
Her yanında yanık bülbüller öten,
Bahçelerden bir gün sessiz geçerken,
Tabutumu yeşil dallar içinden,
Seyredecek hangi bahar, kim bilir?
"Nerde bizi candan seven o yolcu?"
"Niçin türküleri aksetmez oldu?"
Diyerek ruhuma çam kokusunu
Yollayacak hangi dağlar, kim bilir?
O yıl güllerimi kimler derecek?
Bağımda üzümler nasıl erecek?
Bana en son yudum suyu verecek
Hangi pınar, hangi pınar, kim bilir?